Son aylarda Ahmet Kaya ve 1999’daki “Magazin Gazetecileri” gecesi dillerden düsmedi ve Serdar Ortaç sistemli, organize, arkasi kesilmeyen tepkilerle yipratildi durdu. “Gençtim, bugün olsa farkli davranirdim” dedi olmadi, “ona gösterilen tepkilerde rol oynamis olduguma üzgünüm” dedi olmadi, “Kürtçe sarki söylemesine izin verilmeliydi, bunu destekliyorum ama asla sehit de görmek istemiyorum” dedi yine olmadi... Birileri devamli saldirdi, birileri (en kolay yöntem ya) kalabaliktan geri kalmamak için destekledi, birileri ise kendileri pek kusursuz (!) olduklari için “onunla kafa bulacagini” filan söyledi.
Ben olayi biliyordum ama olanlari kare kare izlememistim bu hafta 32. Gün’de izledim.
Izlerken de bütün röportajlarda anlatilanlarin, “Ahmet Kaya Kürtçe klip çekecegini söyleyip sarkisini okuduktan ve Serdar Ortaç 10. Yil Marsi’ni söyledikten sonra Ahmet Türk’e çatal biçak atilmaya baslandi” açiklamalarinin dogru olmadigini gördüm. Öncelikle hemen açiklayayim ki hangi nedenle olursa olsun birine çatal atmak (bantta sadece çatal görünüyor) kadar vahsice, kötü bir davranis konusunda söylenecek söz yoktur, bu herkesi dehsete düsürmeye yeter... Ayrica Ahmet Kaya’nin yurt disina gitmesi, orada hayatini kaybetmesi de üzücüdür ve söz ettigimizden farkli konulardir. Ama Ahmet Kaya-Serdar Ortaç ekseninde yapilan yanlis kesinlikle tartisilabilir, çünkü öyle görünüyor ki özellikle Kaya’nin bugün hayatta olmamasi ve Kürt sorununun geldigi nokta nedeniyle bu haksizlik ve “o gece olanlarin istismarinin” arkasi kesilmeyecek.
PROVOKASYON SÖZLERDE VE TEHDIT IFADESINDE!
Gecenin görüntülerini izlediginizde gerilimin “Ahmet Kaya’nin sarkisi veya Kürtçe klip vurgusu” nedeniyle veya Serdar Ortaç’in söyledigi mars nedeniyle degil, böyle bir ödül gecesinde asla yapilmayacak “Kürt davasi benim misyonumdur, Kürt realitesini kabul edeceksiniz yoksa nasilsa ettirilir” benzeri sözlerin yer aldigi ve bir noktadan sonra meydan okumaya, tehdide varan tavir ve tonlamalarinin yarattigi negatif ortamla olustugunu fark ediyorsunuz. Ve olusan böyle bir ortamda; uzun yillar içinde binlerce insanini PKK terörüne sehit vermis bir ülkede, hele de henüz karsilikli diyaloglarin bile baslamadigi dönemde yapilan ve “keskin irkçilik içeren” bu tür bir kiskirtmanin, bir baska sanatçinin farkli bir tepkisiyle karsilasmasi, orada bulunanlarin da tepki göstermesi çok olagandisi bir durum sayilmaz .
KAYA YASASA RAHATÇA TARTISILIRDI!
Tekrarlayalim, elbette bu asla çatal firlatma olmamaliydi ki daha sonra Ortaç’in bir konserinde benzer bir saldirinin yüzleri posulu bir grup tarafindan yapilmasi; çatal ve biçak atilmasiyla onun grubundan yaralananlar olmustu. Ondan önce de bu kiskirtmalar nedeniyle sanatçi yumruklu bir saldiriyla karsilasmisti.
Oysa çatal atilmasini Serdar Ortaç da asla onaylamazdi, yapilan kiskirtmaya kapilip sarkisini marsa çevirmesinin arkasindan kendini bilmez birilerinin böyle bir eyleme geçecegini tahmin de edemezdi. Gecenin bandini tekrar yayinlamalari gerekir aslinda zira Serdar Ortaç’i suçlu ilan etmenin ve “gençtim, bugün olsa farkli davranirdim” demesine ragmen hala üstüne çullanmanin büyük haksizlik olduguna inaniyorum... Eger Ahmet Kaya yasiyor olsaydi bu olayin böylesine istismar edilmeyecegini, aslinda onun hayatini kaybetmis olmasinin da “bugünkü Kürt sorunu için duygusal anlamda kullanildigini” düsünüyorum... Yani ‘yeter artik’ , çatal firlatma olayiyla onu suçlamak da, ortada hiçbir provokasyon yokken ve durup dururken olay çikmis gibi davranmak da yeter.
Adina BDP ve PKK tarafindan “Kürt realitesi” denen ve ugruna kat- liamlar yapilan taleplerin ne oldugu bugün anlasilmistir, o katliamlari yaptiran Öcalan’in “devlet tarafindan tek muhatap kabul edilmesi” her gün tekrarlanmaktadir, birakin mars söylemeyi; Osman Baydemir basta olmak üzere ‘Türklere en agir hakaretler’ de terör örgütleriyle kol kola olanlar tarafindan sik sik yapilmaktadir, kisacasi mesele baska bir meseledir. Serdar Ortaç olsa olsa bugünün ortaminda günah keçisi seçilmistir o kadar!
http://haber.gazetevatan.com/Haber/343104/1/Gundem