İstanbul Fatih'te bir apartmanın bodrum katı. Ağır bir rutubet kokusu, girenlerin burun kemiklerini sızlatıyor. Tek göz daire neredeyse çöp eve dönüşmüş. Duvarlar sararmış gazete fotoğraflarıyla dolu. Evin mobilyası ayakları çarpık bir masa, minderleri delinmiş üç sandalye, sıvaları dökük duvarın önünde lime lime olmuş bir kanepe. Masada küflenmiş bir parça ekmek, boş gazoz şişeleri...
UYUYOR SANDIĞI 40 YILLIK KOCASI
Kanepede konu-komşunun verdiği giysilerle bir teyze oturuyor. Hemen ayağının dibinde ise boylu boyunca yatan yaşlı bir adam. Ayakları morarmaya yüz tutmuş. "Üşümesin" diye üzerine bir pardesü atılmış. Bu manzarayı Sabah muhabiri fotoğraflarken kanepedeki teyze usulca tembihliyor: "Evladım dokunma. Amcan uyuyor..." Uyuyor dediği yaşlı adam 40 yıllık kocası Vahit Bey. Ne yazık ki artık yaşamıyor.
"AFET" ARMAĞAN'IN DRAMI...
Komşularının güzelliğinden dolayı bir zamanlar "Afet Armağan" dedikleri Armağan Oğuz'un dramı işte böyle ortaya çıktı. Kırk yıl önce pespembe hayallerle başlayan bu hayat, yaşanan talihsizlikler nedeniyle 10 yıl önce rutubet kokan bir bodrum katına mahkûm olmuş. 80 yaşındaki Vahit Oğuz, İstanbul beyefendilerinin markası Vakko'da ütücülük yapıyormuş. Güzel de bir maaşı varmış. Eşi Armağan Hanım ise ev hanımı. Bir kızları olmuş. O da zamanı gelince evden uçup gitmiş. Gel zaman git zaman mutlu günlerin üzerine kem talih karabasan gibi çökmüş. Vahit Amca işinden ayrılmış, Armağan Teyze'ye bir akıl hastalığı musallat olmuş. O hastalığa şizofreni demişler. Tedaviydi, ilaçtı derken elde avuçta hiçbir şey kalmamış. Karıkoca 10 yıl önce Çukurbostan Mahallesi Köprülüzade Sokak 7 numaradaki bodrum katına gelip yerleşmiş. Vahit Amca için artık zor yıllar başlamış. Emeklilik maaşından gelen üç beş kuruş evin kirasını bile doğru düzgün karşılayamaz hale gelmiş. Peki üst baş, yemek, Armağan Hanım'ın ilaçları? Bir nebze fakirlik kağıdıyla bir nebze konu komşuların yardımıyla halledilmiş. Ama ihtiyarlayan kalbi artık hayatı kaldıramaz hale gelmiş.
"UYANINCA GERİ GETİRECEĞİZ"
Ve o ihtiyar kalp eski yılın son günü ansızın duruverdi. Armağan Hanım eşine öylesine alışmıştı ki, belki bu alışkanlıktan belki de pençesinde kıvrandığı o hastalıktan olsa gerek, kocasının uyuduğunu sandı. Bir bakıma da doğruydu. Vahit amca uykuya dalmıştı. Ancak bu bir sonsuzluk uykusuydu... Vahit Amca'nın cansız bedenini Armağan Hanım'dan ayırmak zor oldu. "Nereye götürüyorsunuz Vahit'imi?" sorusunu komşusu Erol Kılıç yutkunarak yanıtladı: "Uyanınca geri getireceğiz teyze, sen merak etme..." Damadı Kubilay Kurallar da bu ayrılış sırasında orada. Konu komşunun "Vahit Amca'ya, Armağan Teyze'ye bu sefaleti nasıl reva gördünüz?" deyişine "İstemez miydik sahip çıkmak? Ama bizim durumumuz da perişan" savunması getiriyor.
HEM ÜNLÜ HEM DE ZENGİN YEĞEN KİM?
"Armağan Teyze'nin başka yakını yok muydu?" sorusuna komşu Erol Kılıç "Olmaz mı?" diyor ve ekliyor: "Hem de ne akraba. Öz be öz yeğeni. Hem zengin hem çok ünlü." Peki kim bu akraba? Armağan Teyze sararmış fotoğrafların en üstündeki Serdar Ortaç posterini gururla gösteriyor ve ağzından şu kelimeler dökülüyor: "Ben onu çok seviyorum!"