Bugüne kadar belki de hiç olmadığı kadar gerçek, içten bir röportaj okuyacaksınız Serdar Ortaç’ın ağzından. Sahnede dışındaki mesafeli duruşundan sıyrılıp, pişmanlıklarını, keşkelerini anlatan şarkıcı, evlilik özlemini dile getirirken, “Hayatımda bir şeye ‘Of’ çekeceksem, budur” diyor
Bugüne kadar onu hep gülen yüzüyle, danslarıyla ve eğlenceli şarkılarıyla tanıdık. Ama bu kez farklı! Röportajda okuyacağınız Serdar Ortaç, kendi geçmişine sesleniyor: “Kariyerinin başındaki Serdar’ı görsem ‘Oğlum sakın bu işe başlama’ derdim. Ömrümün 17 senesini bu Serdar Ortaç’a verdim. Yaşıtlarım evlendi. Giden yıllar geri gelmiyor.”
* Türk halkının müzikten beklentisini çözdünüz mü?
Bunun formülü yok ama öyle olsun isteyenler var. “Bu formülü biz de bulalım, kütüphanedeki bir kitaptan öğrenelim, biz de yapalım” istiyorlar. Öyle bir şey olsaydı birkaç tane daha Serdar, birkaç tane daha Tarkan doğardı. Demek ki formülü yok. İnsanlar yapamadıklarının formülünü aramaya uğraşacaklarına, yapabileceklerinin formülünü bulsalar profesör ya da avukat olurlar. İlla başkalarının meziyetine özeniyor ve kıskançlık yaşıyoruz.
* Siz kimleri kıskandınız?
Ortaokulda hocamı, lisede Kajagoogoo’yu kıskanıyordum. O sene meşhur olan bir gruptu Kajagoogoo. Üniversiteli oldum, Michael Jackson’ı kıskandım. Sanatçı oldum, Serdar Ortaç’ın ilk adımına geçtim, Justin Timberlake’i kıskandım. Hepimiz kıskanıyoruz. Ama Şemsi Tebriz diyor ki, “Riyakârlık, kıskançlık, hin, kin güttüğün sürece sen onun gibi olmayı bırak, kendin gibi bile olamayacaksın.”
* Peki ya bugün?
Emre Altuğ’u kıskanıyorum. Evlendi, çocuk yaptı, şahane bir oğlu var. Mustafa Sandal’ı kıskanıyorum. Yaman’ı var. Neyi kıskanacağım başka? Bunları kıskanıyorum. Kardeşimi kıskanıyorum. Çok tatlı yeğenlerim var.
* Kariyerinin başındaki Serdar’ı görseniz ne dersiniz?
“Oğlum, sakın başlama bu işe” derim. “Git, oturduğun yerde Bilkent’i bitir” derim. Amerikan filolojisi okuyordum. Çok güzeldi. “Onu bitir, gazeteci ol, tercüman ol” derdim. Vallahi! Birebir böyle derdim.
* Yüz binlerce hayranı bırakmak kolay mı?
Allah razı olsun. Bundan pişmanlık duyamam ama ben ne olacağım?
* Karamsar mısınız biraz?
Karamsarlık var biraz, doğru.
* Teoman gibi sürpriz bir veda yapar mısınız siz de? 10 yıl sonra kendinizi nerede görüyorsunuz?
Sürekli melodiler, sözcükler geliyor aklıma. Şarkı yazmayı bırakmak istesem de bıraktırmıyor Allah. Bu yeteneği almadıktan sonra başka yapacak bir şey yok bu yaştan sonra. Yorulana kadar gidecek.
* Yaşar, “Sokakta yürümeyi özledim” diyor. Sizin şöhret olmadığınız günlere dair özlediğiniz ne var?
Sokakta yürümenin tadını unuttum, o yüzden özleyemiyorum. “Öyle bir şey neydi?” diye düşündüğüm bile olmuyor. Benim için üç yer var: Ofis, ev, stüdyo. Çıkarsam geceleri kulübe giderim. Bilmiyorum başka nerede ne var? Evlenmek ve çocuk sahibi olmak istiyorum. Başka şey istemiyorum.
* Aşk için ne yaparsınız?
Allah dese ki, “Sana verdiğim her şeyi alacağım. Gökte bir kadın yarattım, çocuğunu ondan yapacaksın.” Hepsini geri alsın. Tırnağıma kadar ne verdiyse alsın. Artık giden gitti. 17 seneyi verdik Serdar Ortaç’a, yapacak bir şey yok. Yaşıtlarım evlenmeyi ve çocuk yapmayı tercih etti. Aile kurdular. Bense ömrümün 17 senesini bu Serdar Ortaç’a verdim. Serdar Ortaç’ın saçıyla, kaşıyla, makyajıyla uğraşmaktan, Serdar’ın pijamasını ütüleyemedim evde. Bir şeye “Of” çekeceksem buna çekerim. İyi mi oldu böyle?
* Şarkı sözlerinize bakınca geçmişte unutamadığınız bir aşk var gibi görünüyor...
Bazıları yaşadıklarını yazar. Bende başka bir şey var. Yaşayacaklarımı, başıma gelecekleri yazıyorum. Mesela “Kimseyi sevmedi, görmedi deli gözüm/Her şeye buldu da, bulamadı buna çözüm.” Bu sözleri sekiz sene önce yazmışım. Bugün okudum. En son nişanlandım, evlenmeye karar verdim. Her bir b..a çözüm buldum. Ama kıza (Asta’ya) bulamadım. Tutamadım, gitti. O yüzden gurur duyun. Bizim acizliğimiz ve sizin gücünüzle gurur duyun.
“KARADENİZ MÜZİĞİNİ SEVİYORUM”
* Siz de düet modasına uydunuz mu?
Yıldız Usmanova’yla yaptım. En son Tan’la yaptık. ‘Benim gibi Olmayacak’ isimli şarkı çok iyi oldu. Pazartesi çıkacak. Bir sürü Avrupalı şarkıcıyla düet yapıyorum ama haberi olmuyor fazla.
*Siz kimi dinliyorsunuz?
Kimseyi dinleyecek vaktim olmuyor. Kendi şarkılarımla ilgileniyorum. Aklıma bir şey geliyor, onu yazıyorum. Ama Karadeniz ve Azeri müziği severim, dinlerim.
*Başka sanatçılara vermek yerine “Keşke kendi albümüme alsaydım” dediğiniz şarkılarınız var mı?
Umurumda değil. Kökü bende, bir daha yazarım.
*Şarkılarınızda ‘melodik benzerlikler’ olduğu yönündeki eleştiriye ne diyorsunuz?
Hepsini aynı adam yapıyor. Bir tanesini Madonna, bir tanesini Michael, bir tanesini Justin yapmıyor. Hepsini bu herif yapıyor. Benzemezse arıza vardır. Çalıp çırpıyor demektir. Benzeyecek tabii. Benzerlerini sevmiyorsa buraya gelmesin 20 bin kişi. Evde otursun, kapatsın müziği. Ben de huzura kavuşur, rahatlarım.
“Ayrılık sonrası her şey değişti”
* Serdar Ortaç’ın bir günü nasıl geçiyor?
Bir senedir her şey değişti. Nişanlımdan ayrıldıktan sonra daha erken kalkmaya başladım. Önceki hatalarımı tekrarlamamaya çalışıyorum. Spor yapıyorum artık. Spor salonu nedir bilmezdim eskiden. Artık gidiyorum, sağlığıma özen gösteriyorum. İçki ve sigarayı azalttım.
“ŞARKILARIMDA DERiN MANALAR ARAMAYIN!”
Şarkı sözünü edebi bir yapıt gibi görüyorlar. Öyle bir şey değil ki. Şarkı sözü zıplamak için, oynamak için, ağlamak için yazılır. ‘Seni çöpe atacağım poşete yazık’ta derin manalar aramaya çalışıyorlar. Bulamayınca, “Ulan, ne kadar saçmaymış” diyorlar. Halbuki ne kadar basit. “Sen çöpe atacağım ve içine koyacağım poşete dahi değmeyecek kadar benim için sıfırsın” diyor adam. “Yüreğimdeki nefretin de, sevginin de, tükürüğün de sana gidesi yok” diyor. Sıtkı sıyrılmış herifin ve yazmış. Anlamlarıyla uğraşacağına zıplasana, eğlensene. Bu “Bilsem ki bir daha hiç dönmeyecek” gibi bir ağıt değil ki. Oynamamız için, iki tane kıvırmamız için yazılmış, ufak bir nefret sözcüğüyle süslenmiş. Söz yazarının her sözcüğünü irdelemek yanlış, bunları yapmamalıyız.